Makedonya’nın başkenti Üsküp, geçmişte Osmanlı’ya uzun yıllar hizmet etmiş bir şehir. Gezimiz esnasında biz Türklere ait pek çok şey bulduk diyebilirim. Biz 2017 yılının Kasım ayında ziyaret etme fırsatı bulduk. Üsküp’ün iki farklı şehir görünümünde olmasının sebebi; uzun yıllar Osmanlının hakimiyetinde kalması iken, günümüzde bir Avrupa kenti olarak yeniden inşaa edilmeye çalışılması ile farklı bir görünüme bürünme çabasında. Şehirde yer alan meydandaki devasa heykellerle bu yüzünü çok fazla göstermeye çalışıyor diyebiliriz. Bu sebeple şehre ‘’ Heykeller Şehri ‘’ deniliyor olması hiç de abartı değil aslında.
Üsküp 1392 yılında Yıldırım Beyazit döneminden itibaren Osmanlı hakimiyetine girmiş. 1913 yılında Balkan Savaşları sonrası Osmanlı hakimiyetinden çıkmış. Osmanlıdan alınan şehir sonraları Sırpların hakimiyetine geçiyor. 1991 yılında Makedonya devletinin kurulmasıyla ,çok yeni bir devlet olarak yeniden yapılanma çalışmalarına başlıyor. Kentte Türkler, Arnavutlar ve Makedonlar yaşamakta. Gezimiz sırasında ezan sesi duymak çok hoşumuza gitmişti. Türkçenin pek çok yerde konuşuluyor olması da güzeldi.
Türk Çarşısı
12.yy.da Türkler tarafından kurulan çarşı burada ticaretin merkezi olmuş. Çarşıda Türk ve Balkan lokantaları, hediyelik eşya dükkanları bulunmakta. Osmanlıdan kalma han, hamam, camii, türbeleri de çarşı etrafında görebilirsiniz. Buraya gelip ağız tadıyla Destan Köftecide köfte yiyip, ardın da mutlaka buralara ait meşhur tatlı olan triliçeyi yemeden dönmek olmazdı. Porsiyonların çok doyurucu olduğunu da söylemek isterim.
Mustafa Paşa Cami
Buraya geldiğimizde ilk ziyaret ettiğimiz yer bu camii oldu. Ata yadigarı mimarileri ziyaret edip ecdadımızı anıp dualarımızı yapmıştık. Bu cami Vezir Mustafa Paşa tarafından yaptırılmış. Üsküp Kalesinin yanında bulunan camii büyük depremde (1963 yılında) hasar görmüş. Restorasyon sonrası tekrar ibadete açılmış.
Taş Köprü
Üsküp’ün simgelerinden diyebiliriz. Vardar Nehrinin üzerinde yer alan köprü kentin iki yakasını birleştiriyor. Fatih Sultan Mehmet tarafından inşa ettirilen köprünün mimarının da Mimar Sinan olduğu söyleniyor. Günümüzde sadece yayalar tarafından kullanılan köprü pek çok kez yenilenmek zorunda kalınmış.
Makedonya Meydanı
Makedonya meydanı Vardar Nehri yanında, Taş Köprünün dibinde yer alıyor. Bu meydana gelince şaşırıyor insan. Devasa büyüklükteki heykelleriyle Makedonlar bu meydanda adeta abartmanın fevkini yaşamışlar. Bugüne kadar bu kadar büyük ve çok heykeli bir arada görmediğimi söyleyebilirim. Yeni bir şehir yüzü oluşturma konusunda değişik bir yol izlenmiş diyebilirim. Aslında rahatsız edici değil. Sadece farklı diyebilirim. Yunanlar ile Makedonlar Büyük İskender’i paylaşamıyorlar. Kendi komutanları olarak Büyük İskender’i sahiplenen Makedonlar bunu yaptıkları devasa heykellerle de ispatlamaya çalışıyorlar gibi.
Üsküp gezimiz aynı gün içinde tamamlandı. Oranın havasını solumak, farlı kültürlerle yoğrulmuş bir kenti görmek, fikir edinmek güzeldi.
👏👏👏